Bir mektup
Sevgili
Dostum,
Size bu
mektubu kurşunkalem ile yazıyorum. Yadırgayacaksınız. Ama şu an onu özel bir
sevgiyle elime aldım. Hemen yanımda da dikdörtgen bir silgi, onun ilgisi.
Bazılarının minik bir fes gibi tepesinde taşıdığı.
Kurşunkalemi
her zaman çok sevmişimdir. Sanki bunu şu an anlıyor gibiyim. Oysa o benim
kendimi bildim bileli arkadaşım. O değil, onlar; Kurşunkalem ve silgi.
Birbirlerini tamamlayan iki sonsuz dost, birbirlerine koşulsuz bağlı iki
sevgili... Kurşunkalem bir yanlış mı yaptı, silgi yetişir imdadına, yumuşacık
dokunuşlarıyla yok ediverir o yanlışlığı. Kurşunkalem bilir ki silgi bunu
özveriyle yapar, hiç kızmaz. Üstelik yardımı, alçak gönüllülüğü erdem sayar.
Kurşunkalem bunun için yanlış yapmaktan hiç korkmaz. Dostuna güvenli ve
rahattır.
Kurşunkalem silgisiz olamaz, ama silgi hiç bir
zaman bunu onun başına kakmaz ve ona yüksekten bakmaz. Bilir ki kendisi de
kurşunkalem ile birlikte bir değerdir. Böylece birbirlerine çözülmez
gereksinmeyle bağlıdırlar. Ne uyumlu iki dost, kimsenin ayıramayacağı.
“Tükenmez” kalem mi? Yapayalnızdır o. Bir
silgisi varsa da serttir. Kurşunkaleminki gibi incitmesiz, sevecenlikle yardımcı
olmaz. Yanlışı silerken yorulur ve kızar. Tükenmez kalem pistir de hani,
boyasını sıvaştırıverir güzelim kağıtlara, onu tutan ellere bile bulaştırır.
Üstelik tepeden bakar kurşunkaleme. Ne o? ... Sabitmiş... Kurşunkalem değil sanki
o su içinde bile bozulmaz.
Kurşunkalem
sürekli yazarken, ucu kalınlaşır, rahatsız eder bazı. Olsun. Onun bir de
kalemtıraşı vardır: Ucunu içine sokup çeviriverdin mi ·? berberden çıkmış damat
gibi oluverir. Kalemtıraş yoksa bu işi jilet yada bıçakla da görebiliriz ama
kalemtıraşınki gibi pürüzsüz ve kolay olmaz.
Kurşunkalem
çok uyumlu ve ekonomiktir. Ufacık kalana kadar iş görür. Ondan sonra isteksizce
çöpe atılır. Tükenmez öyle mi? Pat der yarı yolda bırakıverir, adı tükenmez olsa
da içi tükenmiştir işte. (Hani yaşam boyu tükenmeyen ne var ki özenmiş de bu adı
almış!..) Belki kırtasiyeciye gidip yeni bir içlik taktırabilirsiniz. Ama boş
verir gitmez ve ondan kurtulmayı yeğlercesine fırlatıp atarsınız çöpe. Tükenmez
kaleme ilgiler yeni yeni biçimlerinedir, fiyakasınadır özellikle. Oysa kurşun
kalem, doğanın can dostu ağaçtan değişmez yapısı içinde ne soylu bir düşünceyle
bağlar sizi kendisine. Ve o bilir ki savaşlara - ölümlere eşlik eden
"kurşun” adını, insanlara bir hizmet olarak yararlı yönüyle kabul
etmiştir.
Ne var ki öğrenciler bazen sapını ağızlarına
götürür, dişlerler. Kurşunkalem kızmaz buna da. “Şu an dikkatle bir şey
düşünüyordur." der hoş görür. Yalnız, sağlık açısından zararı vardır diye
istemez.
“Kalem”
sözcüğü Grekçe ‘den Arapçaya, Arapçadan Türkçeye geçmiş ve birçok yeni anlamlar
taşıyarak yaşantımıza karışmış, adeta millileşmiştir. Örneğin: dolmakalem,
kamış kalem, kalem parmaklı, kalem adası, kalem efendisi, taşçı kalemi, kontrol
kalemi, kalem olmak, kalem sahibi, kaleminden kan damlar, kalemi güçlü, kalem
işi, kalem kaşlı, kalem aşısı... gibi birçok! Ve tükenmez kalem de bu
çeşitlemelerden biri değil mi?...
Kurşunkalem
Atatürk'ün de hep yanında taşıdığı bir dosttu. Esat (Bülkat) Paşa'ya armağan
edilen harita üzerindeki sunuyu onunla yazmıştır. (1)
Ve de
sevgili dostu Madam Corin'e gönderdiği karttaki Fransızca yazısını...(2)
Kurşunkalem
yıllar öncesinden sonsuza değin vardır, işte, salt bu anıyla bile.
Ah, bir de
kendisi yazabilseydi anılarını... onca yaşantılarıyla, ne kadar ilginç olurdu!...
Kurşunkalemi
seçememek mümkün mü sevgili dostum ve kalem meraklısı seni?...
(1-2)
"Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Cilt 1, 1903-1915, Kaynak yayınları s.
217-221.

